Euroleague'de ikinci hafta geride kalırken bu maça özellikle damgasını vuran hakemlerin sezon başı faul atlamama performansları oldu. Hakemler Olimpija Fenerbahçe Ülker maçına skora anlamında olmasa da oyuna etki anlamında çok etkili oldular. Sık sık faul çalınması oyunun kalitesini de düşürüyor.
Maç gergin bir atmosferde oynandı. Batiste'e karşı olan antipati, Emir Preldzic'e olan düşmanlıktan sonra Slovenya'da haksız olarak ciddi bir travma yaşatılan Sato olayı da eklenince atmosfer 1.5 milyon euroluk Olimpija'ya karşı 20 milyon euroluk Fenerbahçe maçından çıkıp biraz daha milli takım formalarının giyildiği ve coşkulu ve beklentili bir seyirci topluluğunun önünde oynanmış oldu.
Maç başında genç Union Olimpija kendisinden beklendiği gibi enerji silahını oyuna sürdü. Ekstra durumun etkisiyle de taraftarın desteğiyle o coşku katlanarak arttı. Olimpija'da B planı ise birebirde savunma ve faul zaafı olan Fenerbahçe uzunlarının üzerine oynamak oldu ki bu planın ciddi anlamda tuttuğunu söyleyebiliriz. Oğuz Savaş ve David Andersen birebir pozisyonlarda 20lik Olimpija pivotlarının hareketliliği ve enerjilerine karşı faul problemi yaşadılar. Sırf ilk yarıda Jaka Blazic'e 4 faul yapıldı örnek vermek gerekirse.
Fenerbahçe Ülker oyun anlamında hatalı bir sistem ortaya koydu. Maçın büyük çoğunluğunda Emirli 4 kısa oynayan takım bir çok artısını kullanmak yerine hücumda hızlı tempolu hızlı atışlı setler denedi hep. Burada koçu ciddi şekilde eleştirmek lazım. Bu kadar tecrübeli oyuncuların bir arada olduğu bir takımı hücumda sabırsız oynatmak son derece hatalı üstelik bu genç ve sabırsız bir takıma karşı yapılınca daha da tehlikeli oluyor. Takım devre sonuna kadar hep 5-6 farkı koruyarak gitti. Azıcık fark kapansa ya Bo ya Emir ya da Bojan sahne aldı. Ancak hücum rebaundlarındaki üstün performansları, bizim vurdumduymazlığımız, geriye yavaş gelmemiz sonucu ilk yarıyı ev sahibi takım 46-43 önde kapattı. İlk yarıda rebaundlarda 19-11 ev sahibi takımın önde olduğunu ve 13ü ev sahibi takıma 15i bize ait olmak üzere toplamda 28 faulün de yapıldığını söyleyelim.
3. çeyrekte takımın ilk yarıya oranla biraz daha toparlandığını söyleyebiliriz. Devreye tutuk başlasak da Bo McCalebb ve kaptan Ömer Onan'ın maça saldırgan karakterlerini yansıtmaları Olimpija'nın yakaladığı o rüzgarın bizim tarafımıza geçmesine sebep oldu. 3. çeyrek skoru 15-20 biterken Olimpija'dan yenilmesi gereken periyot skoru aşağı yukarı bu düzeyde tutulmak zorunda. Yine de halen daha pota altının etkili kullanılamadığını söylemekte fayda var.
4. çeyrekte de Bo'nun yarattığı pozitif etki devam etti. Ancak henüz 2. dakika yeni geçilmişti ki Bo yine attığı müthiş bir turnike sonucu sol ayak bileğinden sakatlandı. Bu dakikalarda Bo'nun çıkmasıyla organizasyon sıkıntısı yaşayan Fenerbahçe maçın kontrolünü Olimpija'ya verdi. Bunun bence en büyük etkisi uzunlardan faydalanamamak. Her ne kadar kısa bir 5 olsa da oyunda en verimli olduğumuz zaman 4 numarada Emir'in 5 numarada Batiste'in oynadığı 5 oldu.
Maç boyu hocanın 5 numarada en fazla süre verdiği isim maçın en kötü ismi Andersen olunca maç boyunca penetre basketbolu oynamaktan öteye gidemedik. Rakibe gelince rakibin zaten başka bir silahı yok. Ellerindeki genç ve yetenekli kadro istese dahi başka tarzda bir basketbol oynayamaz. Bu bölümde hücumda ve savunmada önlem almayan koçun ve ekibinin büyük hatasını görüyorum. Kadronun henüz hazır olmadığı doğru, tecrübeli oyuncuların sezon ortalarına doğru form tutmaları da anlaşılır kabul ancak ilk yarının en efektif ismi Bojan'ın ikinci yarıda şut kullanamaması formsuz Andersen'de bu kadar ısrar edilmesi, hücumda topun yeterince dönmemesi, erken seçimlerin fast break'e sebep olması, hücumda zaten pivotlardan skor bulamazken en azından savunmada daha çabuk ayaklı Kaya'nın hiç süre alamaması eleştirilecek noktalar.
Bo'nun sakatlanmasından sonra hoca ilk tercih olarak JR Bremer'ı denedi. Bremer bu dönemde oldukça kötü performans sergiledi ve oyun kurmada sıkıntı yaşadı. Onun verimsizliğine 2 hücum sabredebilen koç Barış Ermiş'i oyuna alarak bir nevi dengelerin değişmesini sağladı. Barış bu bölümde frene basarak sete sette rakibi yenmemize ön ayak oldu. Savunmada ipleri daha sıktığımız bu dönemde Olimpija'nın da ritmini iyiden iyiye bozduk. Bu maçtaki en büyük kazancımız şüphesiz Barış Ermiş oldu. 3. tercih olarak girdiği oyunda sırasıyla bir 3lük bir top kapma ardından 1/2 faul atışı ve 2. 3lüğü ile toplamda üstüste 7 sayı bulan Barış hem özgüven açısından hem de oyun karakteri açısından takımı sırtladı.
Fenerbahçe 46 sayı yediği ilk yarının ardından ikinci yarıda savunma anlamında kendisini göstererek maçı kazanmasını bildi. Yenen 46 sayının ardından sırasıyla 3. periyotta 15 sayı son periyotta ise 14 sayı yedik.
Bu sene takımın farkı şurada oldu. Geçtiğimiz yıllarda böyle saçmaladığımız deplasmanlarda genellikle yeniliyorduk. Ancak bugün kazanma alışkanlığı açısından önemli bir galibiyet oldu. Hazır olmadığımız bir maçta galibiyet çok önemli.
İstediğinde yapamayacağı şey yok
4 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder