Oktay Mahmuti 2001-2007 sezonları arasında head coach olarak Efes Pilsende çalışmıştı. Bu süreç boyunca özellikle hırslı ve sert savunma yapmasıyla, maçlara takımın agresif başlamasıyla nam salmış ve Efes Pilsen ekolünü Aydın Hoca sonrası bir nebze daha savunmasıyla anılır bir hale getirmişti. Kuşkusuz bu sözleri Efes Pilsen kariyerinin ilk zamanları için söyleyebiliriz.
2001/2002 sezonunda Efes Pilsen Mahmuti yönetiminde lige fırtına gibi başlamış ve normal sezonda biri son (formalite) maç olmak üzere sadece 2 mağlubiyet almış playoff finalinde de 2 maç vermesine rağmen Ülkerspor'u mağlup ederek şampiyon olma başarısını göstermişti. Efes o dönem Euroleague gruplarını ise 9 galibiyet 5 mağlubiyetle Benetton, Maccabi ve OLY'nin ardından 4. sırada bitirmiş o zamanki format gereği TOP16 gruplarında 3 galibiyet 3 mağlubiyet alarak sadece grup 1.lerinin çıktığı F4ü tek maçla kaçırmış ve grubu ikinci sırada tamamlamıştı.
Genel formata bakıldığında başarılı bir sezon geçirdiğini görebiliriz Efes Pilsen'in. Bu kadrosunda yabancı oyuncular olarak Marcus Brown, Kaspars Kambala ve Saulius Stombergas bulunuyordu. Ayrıca yerli oyuncular açısından da oldukça elit bir rotasyona sahipti Efes. Mehmet Okur, Kerem Tunçeri, Ömer Onan, Kaya Peker, Ender Arslan, Arda Vekiloğlu ve Alper Yılmaz hep dönemin milli takım oyuncularıydılar.
2002/2003 sezonunda yabancılardan Marcus Brown ve Kaspars Kambala takımda kalırken takıma diğer yabancı oyuncular Granger, Golemac ve Ira Clark dahil edildi. Daha doğrusu sezona Golemac ile başlanmış ve playofflardan hemen önce Ira Clark değişikliğine gidilmişti. TBL açısından geçtiğimiz sezonun benzeri yaşanmış ve Efes Pilsen sezonun açılış maçında Pınar Karşıyaka'ya kapanış maçında ise Ülkerspora yenilmiş Playoff finallerinde ise yine Ülkerspora 2 maç kaybetmesine rağmen şampiyon olmayı başarmıştı. Euroleague gruplarında ilk turu Efes Pilsen Benetton ve Barcelona'nın ardından 8-6'lık derece ile 3. olarak tamamlıyordu. Buradaki en çarpıcı istatistik 6 mağlubiyete rağmen gelen 14 maçta sadece 968 sayı yenilmesiydi ve o sezon Euroleague'de başka 1000 sayının altında yemiş takım bulunmuyordu. TOP16 da ise grubunu CSKA'nın ardından 2. sırada tamamlayan Efes maalesef yine F4 yapamıyordu.
2003/04 sezonunda yabancı oyuncu değişimi devam etti. Takımda yabancılardan sadece Granger kalırken Trajan Langdon, Goran Nikolic ve Prkacin takımın diğer yabancıları oldular. Normal sezonda geçen sezonların aksine 2si içeride ve dışarıda Beşiktaşa karşı olmak üzere toplam 4 maç kaybedildiyse de playoff geleneği bozulmayarak 3. sene üstüste 2 maç verilmesine rağmen Ülkerspor geçilerek şampiyon olunuyordu. Bu dönemde seriyi beraberliğe getiren maçta Ülkersporu Efes Pilsen 46-78 yenmeyi başarmıştı. Bu maçta Ülkerspor sadece 5 sayı pası yapabilmişti takımca...
Aynı sezon Euroleague'de ise Türkiye tarihinde bir ilk yaşanıyor ve değişen grup yapısında Efes Pilsen C Grubunu 10 - 4lük derece ile 1. sırada bitiriyordu. Ancak burada da bir gelenek bozulmuyor ve TOP16 turunda Skiper Bologna'nın ardından Efes Pilsen 2. sırada grubu tamamlayarak F4'ü yine tek maçla kaçırıyordu. Üstüste 3 sene boyunca aynı şekilde TOP16 yapan Ülkerspor ise grupları hep son sırada tamamlıyordu.
2004/05 sezonu Mahmuti'nin üstüste 4. şampiyonluğu ile noktalanan bir yıl olarak hafızalarımıza kazınıyor. Nikolic ve Prkacin kadroda tutulurken Amerikalı oyuncular değiştirilmiş ve üstdüzey birebir skorer yönleri ön plana çıkan ve kariyerleri boyunca çoğu zaman takım oyuncusu olamasalar da o dönem takım oyunu konusunda en başarısız dönemlerini geçiren Domercant ve Solomon transfer ediliyordu. Özellikle bu dönemde Efes Pilsen'in oynattığı basketbol oldukça eleştirilmişti. Bütün bunlara rağmen Mahmuti en başarılı dönemini geçirmiş üstüste 4. lig şampiyonluğunu finalde Beşiktaşı yenerek elde etmişti. Euroleague gruplarında ise üstüste 2. kez en az sayı yiyen takım olma başarısıın sergilemiş ve grubunu 2. sırada bitirerek TOP16ya kalmıştı. TOP16da ise senaryo değişmedi Efes yine grubunu 2. sırada bitirdi burada 3lü averaj sonucu elenen takım AEK oluyordu. Fakat bu sezon değişen statü gereği TOP8 maçları oynanacaktı ve Efes çapraz grubun lideri PAO ile eşleşiyordu. Lakovic'li Diamantidis'li kadroya karşı Efes deplasmanda yeniliyor kendi evinde ise kazanıp seriyi son maça taşıyordu. Ancak PAO son maçta da Efes'i yenerek Efes'in F4 defterini 4. kez üstüste 1 maçla kapatıyordu. Belki de bu Oktay Mahmuti'nin kariyerindeki en parlak sene diyebiliriz.
Bu dönemdeki istikrarı sayesinde kendisine Tau Ceramica gibi dönemin güçlü takımlarından birisinin teklif yapmasına karşılık Efes Pilsen ile sözleşmesini 3 yıl daha uzatıyordu Mahmuti...
2005/06 sezonunda Granger Smith ve Domercant ile yola devam eden Mahmuti Amerika dışından da Popovic ve Prkacin ile yola devam ediyordu. Bu dönemlerde net bir oyun kurucu ile çalışmamasına rağmen (takımın en çok asist yapan oyuncuları 1 Ender Arslan 2 Prkacin siz düşünün) TBL finallerine kadar geliyor ancak burada Ülkerspora süpürülmekten kurtulamıyordu. Değişen statüde üstüste 2. kez TOP8 yapan Efes Pilsen CSKA'ya eleniyor ve F4'ün kapısından bir kez daha dönüyordu.
Mahmuti son sezonunda Granger'dan vazgeçmemiş, onun yanına Haislip, Jenkins, Nicholas gibi Amerikalılar'ın yanı sıra Prkacin ve Sırp Rasic ile yola çıkıyordu. Bu dönemde ise Ülkerspor Fenerbahçe ile birleşiyor ve Mahmuti'nin Efes Pilsen'i Fenerbahçe Ülker'e süpürülerek lige veda ediyordu. Aynı dönemde Efes Pilsen TOP16 gruplarında Barça ve PAO'nun ardından 3. olarak eleniyor ve TOP8e çıkamıyordu. Zaten bu süreç de Mahmuti'nin 6 sene süren head coachluk kariyerinin sona ermesi anlamına geliyordu.
O dönemde çok konuşulan çok eleştirilen bir adamdı Mahmuti. Görüldüğü üzere ligde dişli bir rakip yokken güçlü kadrolarla ligi domine etmiş ancak önce Ülkerspora sonra Fenerbahçe Ülkere elenmekten kurtulamamıştı. Mahmuti'nin en büyük hatası belki de yabancı tercihleri olmuştu o dönemde. Kadrosunu takım oyunundan uzak Amerikalılarla şişirmiş ve belki de 6 yıl boyunca aynı hücum setlerini oynatmış oyuncularına. Bu da tahmin edilebilirlik açısından önemli bir dezavantaj yaratıyordu.
Şimdi Efes kadrosuna baktığımızda top dolaşımını daha hızlı yapabilecek guardlar olduğunu görebiliriz. Yıllardır Efes'te Kerem Tunçeri'nin yanına bir adam bulunamadı serzenişleri yükselirdi şimdi gerek Farmar gerekse de Lucas Gordon bu konuda yaşlanan Kerem Tunçeri'ye pas dağıtımında ciddi katkı verebilecek oyuncular. Tabi burada 3 oyuncunun da toplu oyunu topun elinde olmasını sevdiklerinin altını çizmek lazım. Mahmuti'nin bu oyuncularla kuracağı iletişim oldukça önemli.
Mahmuti sisteminde savunma ve sert adamlar oldukça önemli olsalar da pas yapabilen uzunların önemi de bence bir o kadar fazla var. Soft heart Barac bonservisinin ya da o kontratının hakkını hiçbir oyunla ödeyemez belki ama fiziği ve oyun görüşü ile hassas parmaklarının doğru pasları atmasını sağlayarak önemli bir katkı sağlayabilir. Vujacic gibi kontrol edilmesi gereken ancak önemli bir şut tehdidi olan bir oyuncu için biçilmiş bir sistem bu. Vujacic topa minimum dokunacak ancak bunların hepsi bitirici darbe için olacak. Bu sistem o açıdan çok güzel. Tunçeri - Farmar - Gordon - Güler - Balbay hep bu sistem içinde çift guard oynayacaklar ve savunma anlamında da çok şey verecekler ancak burada sorun başka bir kimya problemimden çıkıyor.
Tamam Mahmuti elindeki kontratlar yüzünden pek fazla kıpırdayamadı ve hamle olarak en önemli isim Farmarı kadrosuna kattı. Bu oyunculardan yani guardlardan hiçbirisi saf şutör değil. Elinde sadece Vujacic var ve o da sette durdurulabilecek bir oyuncu tek opsiyon olduğundan. İç dış dengesi açısından Savanovic - Barac - Semih - Kerem G. - (kalırsa) Batiste hepsi Mahmuti sistemine uyan oyuncular değil. Ayrıca Kerem hariç mental problemler yaşayan düşüşleri olan oyuncular. Kısaca F4 takımı pota altı değil. Barac'ın her hücumda ısrarla screan yapmaya çalışması şimdiden Efes taraftarının kanının çekilmesine sebep oluyordur.
Efes biraz fazla tek yönlü basketbol oynayacak gibi geliyor bana. Mahmuti'nin elinde belki bu sezon sokak basketbolcusu Amerikalı oyuncu yok ancak takımın profesyonellik anlamda mental yönü zayıf bir çok oyuncusu olacak onlarla uğraşması da gerekecek. -Ki Mahmuti hazırlarla oynamayı sever-
Bu halleri ile bakıldığında kadro yapılanması TBL açısından Fenerbahçe Ülker'in arkasında kalmış görünüyor Anadolu Efes. Mahmuti konusundaki artılar ve eksiler ise ortada. Sezonun geri kalan kısmında bekleyip göreceğiz. Benim Efes'ten asıl beklediğim ve istediğim altyapıda gelecek vaadeden Burakcan, Tayfun, Cedi ve Ramazan gibi milli gençlerin yavaş yavaş kadroda kendilerine yer bulabilmeleri.